YEŞİL ELMA
Çocukluğuma geri
döndüm dün, hatta hiç yaşamadığım bir çocukluk yaşadım belki de. Keyifli bir
kış akşamı, ülkemin herhangi bir yöresinde ufak bir köy. Dışı kerpiç içi ahşap, buz gibi eski mi eski
bir ev, birkaç keyifli arkadaş. sobayı yakmaya çalışan bir grup soba yakmamış
insan..
Sonunda sobayı
yaktık, sobamız hem bizi hem içimizi ısıtıyor sobanın üstünde birkaç parça
portakal kabuğu var, portakalın ısındığındaki o nefis kokusu odaya yayılıyor.
Sohbet muhabbetten sonra insanlar
uyudular, ben kağıt ve kalemim ile kaldım. Buraya gelirken tedarikliydim
yanıma 3 parça kağıt ve birkaç kalem almıştım. Odada sadece 3 dostun nefes
alış-veriş sesleri ve sobanın ilham verici çıtırtısı var. Kafamın içindeki ses
gittikçe yükseliyor, yazmak istiyorum belli belirsiz karalamak, kaybettiğim
şeylere, kaybettiklerimize.. İnsan bazen
çok derin düşünüyor akıllılıkla delilik arasındaki mesafeye yaklaşırcasına
derin. Gereklimi derin düşünmek, yoksa sadece gelişine mi yaşamalı ? Mutluysam mutlu
olacaksam yapayım mı demeli yoksa, mantığıma uymuyor yapmayayım mı ? Pencereden
bir ses geliyor irkiliyorum, pencere ile kerpiç arasındaki boşluktan gelen bir
ıslık sesi sadece, içimden bir ses hadi kalk üstünü değiştir çık dışarı
donduran bu havada gez İstanbul’da bulamayacağın temiz havayı ciğerlerinin taa
içine çek diyor. Yapamıyorum.. İçimden
gelen sesi dinlersem mutlu olurum belki biliyorum fakat mantığım izin vermiyor.
Hani nerde kaldı bizim cesaretimiz, hani biz çılgındık falan, mutlu olacağımız
şeyleri gelişine yapardık. Vah halimize kendimize bile yalan söyler olduk
vesselam. Kalkıyorum sobanın içine bakıyorum, kenardan bir odun alıyorum elime
ve bir kahraman edası ile sobanın içine atıyorum çocuklar üşümesin. Sobamız yine
harlanıyor, üstündeki ufak deliği açıyor yanına uzanıyor ve o delikten tavana
yansıyan ışığı seyre dalıyorum. Bizim zor yetiştiğimiz, bizden sonra gelecek
neslin belki köylerde bile göremeyecekleri bir manzara bu, keyfini çıkarıyorum.
Yalnızlık yok bu gece etrafta beni es geçti bugün belki de hayret! Özlerim ama
aksatma bir gece ayrılık kafi, yarın gel ihmal etme. Sobanın sıcaklığı sadece beni değil ruhumuda
ısıttı bu gece çok mesutum, lakin aklıma bir kelime düşüyor dönüp duruyor
aniden, devamlı, susmadan ‘’kaybetmek’’ düşüneduruyorum ne demek bu kaybetmek? Hangisi
kaybeder insanların? Kaç çeşit kaybetme şekli var? Bilmiyorum. Bu gece derin düşünmek
istemiyorum sadece keyif almak istiyorum şuandan, yanımdaki poşetten bir yeşil
elma çıkarıyorum kağıdı kalemi usulca kenara bırakıp sobanın yansıyan ışığına
karşı elmamı ısırıyorum..
Batuhan d. –
Ramazan A. – Oğuzhan ö. ‘a Teşekkürleri borç bilirim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder