3 Ekim 2016 Pazartesi

İSİMSİZ


İsimsiz








Hata ve yeisler hep bende dost. Yanlış ve kötü olan hep benim. Hep eksiğim, kalemimden kağıdı eskiten mürekkebim dahi eksik. Ne anlayabiliyor ne de anlatabiliyorum.
  Bir mektupta kaldı benim aciz kalbim, bir yazıtta eksik kaldım. Hiçbir zaman ‘’şer’’ diye tabir edilen şeylerden ‘’hayr’’ çıkaramadım. Beceremedim, başaramadım.
  Eksik kalmış kitaplarda var olan çirkin, kötü adamım ben, hiçbir zaman zafere ulaşamadım.
  Merhaba dost! Ben geldim. Merhaba tüm çirkinliğimi, tüm bedbahtlığımı aldım da geldim. Yaralanmış, yıpranmış emanetimi aldım da geldim.
  Tanışalım dost, kendimden bahsedeyim, kendim diye tabir ettiğim emanetimden. Bir ağrı var sol yanımda, bir sızı sebebine hekimlerin ulaşamadığı bir sızı.
  Bir yetime dokunmak istiyor her tür zorbalıktan kaçarak yetim çocuğa ulaşabilmek istiyor, o sızı öyle diner, inanıyor.

  Tarifi namümkün bir duygu kaplıyor her zerremi tarifi namümkün! Sonra insanlığa – insanlık sandığımız topluma sunulan oyuncakları elime alıyor ve onların istediği gibi düşünmüyorum! 

Gökyüzünden Yastık Yap Bana

Gökyüzünden Yastık Yap Bana


Bugün parmaklarımı kestim
Evet sağ baş, sol işaret parmağımı
Eski bir çay ocağında
Eski bir çay bardağı ile kestim
Canım çok yandı
Bugün parmaklarımı kestim
Eski bir çay ocağında
Beğenmedin mi?
Eski bir çay bardağı ile
Eski bir bardaktan çay içenlerin canı yandı
Herkes durup baktı, ben peçete sardım
Kan durmadı, Acı?
‘’Acı ruhun fiyakasıdır’’ der. Üstad. Ne mutlu,
Ne mutlu ki fiyakalı bir ruhum oldu artık benimde.
Bugün parmaklarımı kestim
Evet bardak elimde kırıldı
Sarsana parmaklarımı ya da,
Ya da sarma yalnızca
Gökyüzünden yastık yap bana

ÖNSÖZ


ÖNSÖZ




Bu kadar didinmemim sebebini idrak edemiyorum. İnan ki didinmenin TDK’daki kelime manasına da vakıf değilim.
Bu satırları sana abdestli yazıyorum.
Yolun tam ortasında minnacık bir kediye rast geliyorum ve kenara türemiş bir kedi, bir kuş beni gezmeye davet ediyor. Köpekler ise çoktan rüya alemlerinde.
Bu satırları sana abdestli yazıyorum.
Şair olamayan ruhum caddenin tam ortasında diz üstü Kabe’ye doğru, üzerinden fütursuzca arabalar geçiyor. Ruhum eziliyor ön takımı bozuk ve kirli lastiklerin altında.
Bu satırları sana abdestli yazıyorum.
Yolun sapha ucunda bir adam, dudaklarının değil dişlerinin arasında sigarası, sigaradan zevk değil intikam alırcasına içiyor ve ben hala sapha kelimesinin TDK’daki karşılığını bulamadım.
Bu satırları sana abdestli yazıyorum.
Sanki abdestsiz olsam ne değişecek dercesine. Bu satırları sana yazıyorum, sanki okuyacakmışsın gibi! Okusan da anlayacakmışsın gibi.
Bu satırları ben gece gündüz el arabası ile gezen ve gezerken de el arabasında fütursuzca Timur Taş dinleyen, dinleten bir eskiciden satın aldım. Üstü tozlanmış, paslanmış yıpranmıştı. Didindim, tamir etmeye çalıştım belki birine, belki de bana yararı olur diye.
Bu satırları sana abdestli yazıyorum.
Çünkü ben bu satırları insanlardan miras aldım, bazılarının gençliğini, bazılarının çocukluğunu, bazılarının ölümünü çıkardım.
Ben bu satırları sana abdestli yazdım !

Her insanın bir gayesi yahut emeli olmalı imiş. Şimdi ben bu rahatsız edici ışık altında, koca yaşımda, kapağını açmaya cesaret edemediğim kitabımın şahitliğinde kendimi yani daha çok nefsimi sorguya çekiyor ve işkence ediyorum.
Zihnimin duvarları zorlanıyor, kalemim masama çarpıyor hızlıca, kelimeler akıyor hareketsiz kafamın içinde ve ben, evet ben bizzat ve şahsen sorgudayım poliste benim, suçlu da.
‘’İnsanın bir emeli olmalı, senin emelin ne?’’ diye düşünmeden soruyor memur bey. Sonra cevabı bilirmişcesine ekliyor sözcükleri birbirine ‘’Hayalin nedir evlat? Yani hayat gayen? Olmak istediğin insan?’’
-eee, şey ben..
-Nedir yahu nedir? Söylesene be adam! Gayesiz yaşayamaz insan!
-Ben çok şey..
-Çok ney söyle evlat ha gayret söyle..

-Ben hiçbir şey memur bey, yeter! Cezam neyse razıyım! Yeter artık sıkıldım sizin gibi boş anlamsız sorular soran insanlardan. Yeter memur nedir yahut derdiniz bu kadar. Sükut edin biraz. Nedir benimle derdiniz bu denli, bırakın beni, bırakın Allah aşkına bir boş defter ve bir kalem bırakın ve çekiliniz lütfen. Bir boş defter ve kalem verip çekiliniz!